Yorgun bir nefes yolcu ediyorum zamane şehrinin, virane bir köyüne…
Çıkınında açlık, ayağında çarık, dilinde bozlak, dişinde tırnak…
Çark-ı felek ediyor hikâyenin başı, sonu başını bilmiyor, başı sonuna
yol vermiyor…
Muallâk bir bilmece bileniyor hayata, hayatla bilmecenin arasında bir imece…
Cevaba giydirilmiş kara kaplı bir sual, kabına sığmayan bir sevap gibi işlenmiş…
İşlenmiş alınlara, çizgiler kaderi çizmiş yol diye, yürüyen geçmişi
bilmiş alınmış üstüne…
Can taşmış, isyan yakmış, yol, yolcuyu sürmüş, yolcu yolundan
dönmüş…
Bir nefes yeşermiş, yetişmiş sualin yangınına, cevabı oturtmuş gediğin tahtına…
Bir yudum nefesmiş sual, yangına su ile gitmekmiş, sualden kaçış
cevabı gömmekmiş...
Cevap; bilmecenin çözülmesiymiş, canı cana düğümleyip, son nefesini
İlk kez vermekmiş…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder