“Vecdin ilimde erimesi, ilmin vecd içinde kaybolmasından yeğdir.” Cüneyd-i Bağdadi

Not

+++NeoLogism+++

İhtiyaç; merkezî travmaların görece ve kontrolsüz bir reaksiyonla, doyum ya da doyumsuzluk olarak açığa çıkmasıdır.
Ölüm; doğurgandır.
Doğum; ölümler arası teneffüstür.
Yaşamak;  ölümle müebbedin tekel antlaştığı itilâfta, fâni ittifak bayrağı sallamaktır.Sabır; sonun olmadığı yerde, başkalaşımdan sonuç dilenmektir.dme®

Kıssadan hisse

decided yet; yol olmadan yolcu olunmaz.
ayn: arapçada 18. harf
türkçede 18. harf: O
ayna: Blue çağı+boşluk+tümsek
tümsek ayna: daima odak ile ayna arasında, cisimden küçük, düz ve sanal görüntüdür.
çukur ayna: merkez ile odak arasında cisimden küçük, ters ve gerçek bir görüntüdür.
 kıssadan hisse: çukurlu yolda gerçeği adımlayan ayaklar, izlerini çamura  çamurlarını tümseklere bırakır.

Nietzsche’nin nihilizmi; Philip Morris’in marlborosu.

Nietzsche’nin, “yüksek ideallerin değerlerini yitirmesinden kaynaklanan olumsuz düşünce tutumu” olarak tanımladığı akımdan bu yana yığınlar, hiçlik bilinmezliğinden madde bağımlısı varlığı edindiler.

J. Grenier'e göre "Nietzsche asla bir nihilist olmamıştır. Güç İstenci adlı kitabında belirttiği üzere Nietzsche, Nihilizm'i sonuna kadar yaşamış ve onu aşmıştır."

Nietzche’nin önce açıp sonra aştığı meseleye, Philip Morris varlık katmıştır.

Nihilizm: köle ahlâkına yönelik ilk uyuşturucudur.
Marlboro: köle ahlâklı soy kütüklerini burjuvaziye çevirenlerin ilk sigarasıdır.-d.m.e-

Naçizane tespitler

Kadının; erkeği çırılçıplak seyrederken, açığa çıkardığı enerjinin kaynağı; testosterondur.
Erkeğin; kadını dizlerinin üzerine yatırıp saçlarını okşarken açığa çıkardığı enerjinin kaynağı; östrojendir.

Bir kadın ve bir erkek biraraya geldiklerinde farkında olmadan hormon idmanı yaparlar.
Kadınla erkek, bu yüzden bir kişidir.


Zihnimiz Sağolsun...

Bu ülkede ölmek de bir şans, öldürülmenin yanında.
Devletin sopası; hapishane-tımarhane-gasilhane.

Çocuk yüreklerin öldürüldüğü bu ülkede herkes ölebilir, ölmüştür.

Parmak kaldırıyorum ölüme, sıranı bekle diyor.
Parmak kaldırıyorum devlete, tu... diyorum.
Turancılık! diyor.
Bütün çocukları topluyor, katlediyor tuvalet sırasında...

Vampire army

Ben, bu tür insanların bende bulunan, fakat onlara ait bir şeylerin olduğuna ve bu nedenle “çekim ortamları” meydana getirdiklerine kanaat getirmiştim.

Susmak, azdırmanın diğer adı.

Küfür etmem onları önemli kılıyor. kendilerine ait olanın; -önemsizliklerin ve yanlışlıkların- azdırıcısı oluyorum çoğunluğa çoğunluk katıyorum.

Ülke; cinsiyet kısıtlaması olmadan kimliksiz, konum ve koşula bakmaksızın barbar.

Vampire Power..
Kanımı içmesi yetmez, doyurmaz, kendisine benzetmeli; asıl amaç farklılıkların, aykırılıkların soykırımı.
Sonuç: vampire army.

Kadınlığın Kitabı

Tarihçiler kadınları, ön planda olmayan bireyler olarak saptamışlardır.
Tarihi yansıtan belgeler “olmuş olanlar” ı sakladığından suç; tarihin değil, tarihçinindir.
Gelişmeye uygun olmayan toplumlarda kadının var olma sebebi;
Aile içi şiddete ve kabadayılığa,
Toplumsal ve kültürel baskıya,
Eğitim-öğretim imkânlarından yoksunluğa,
Çalışma hakkından yoksun bırakılmaya,
Her türlü açık-kapalı mekânda sözel ve eylemsel tacize,
İş yerinde ayrımcılık ve gelir adaletsizliğine mahkûm olmaktır.
Kadınlığın kitabında ise;
Ana olmaya,
Yuva yapmaya,
Evlat yetiştirmeye,
Hem ev hem dışarı işlerine koşturmaya,
Kadın olmanın inceliklerine,
Değer verilmeye,
Sevgi gösterdiğinin üstünde sevgi görmeye lâyık olandır.
Delikanlılığın kitabını yazmış erkeklerin en tahammül edemediği şey; anasına, bacısına ve avratına küfür edilmesidir.
Benim de en merak ettiğim şey; her türlü mekânda karşı cinsten bir kadınla, genç kızla ya da çocukla karşılaşıldığında onu ötekileştirerek sözel ve eylemsel olarak dışlayan veya kötülük yapan delikanlının bünyesindeki bu paradoksal çatışmanın kaynağıdır.
Bu içerideki ve dışarıdaki kadın düşmanlığının elbette ki, sosyo-psikolojik birçok kaynağı mevcuttur ve sosyologlar, psikologlar bu durumu yıllardır araştırarak, problemlerin kaynağına ulaştıkça, kaynağın çok ta uzak yerlerde olmadığını saptamışladır.
Özetle, aile içi huzursuzluktan doğan çocukluk travmaları, anne yoksunluğu, anne sevgisizliği veya genel anlamda şiddet, aşağılanma, kötü davranışlara maruz bırakılma gibi durumların yarattığı kişilik bozuklukları.
Bugün Türkiye’de hala, delikanlı kişinin “dokunulmaz” larım dedikleri uğruna cinayetler işlediği ve aynı dakikalarda dışarıda taciz edilenin, tecavüze uğratılanın ve ötekileştirerek dışlananın da bir başka delikanlının anası, canı, cânanı, namusu olduğu idrak edilemediği için ocağı sönenlerin, hayatı kararanların, hapislerde çürüyenlerin ve canını yitirenlerin sonu gelmiyor.
Lütfen, erkekliğin genlerinden gelen bu dürtüsel korumacılık, bir başkasının sorumluluğunda olanlar için de çalışsın. Artık, erkekliğin hamuruna katılmış ve bir başka yıkılmaz duvar olan bencillik kazanmasın.
19.02.2011/Cumartesi -d.m.e-

CV

Adın ne?
Kadın!
Kaç Yaşındasın?
Gözyaşındayım!
Nerelisin?
Mim’liyim
Mesleğin?
Emekzede!
Medeni Halin?
Evsizim!
Hayat felsefeniz?
Erkekliğin %90’ı kaçmaksa, kadınlığın %100’ü kamçılanmaktır.

Diyalektik

Bir kâhinin küresidir âlem
Ruhla bedenin ölümlülük üzerine oynadıkları rulettir hayat
Diyalektik arkhesi ruhu şâd eder ki;  bedene madde âleminin örtüsü bahşedilir
Beden; ruha refâkatçidir, ruhun; ateşini gizlediği gömleğidir
Gömlek; ayıpları örten bir incir yaprağı değildir
Aksine; zayıflıklarla güçlenen iradenin anahtarıdır
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir ya; işte tam da burada yatan Hakîkattir
Apaçık görünen gizlenmiş; gizlenmiş olan ise; apaçık ortadadır
Akılla his; toprakla su gibidir; toprak hareketlenirse; su dalgalanır, su bulanırsa; toprak dibe çöker
âlem; diyalektik felsefesiyle nefes alır, düşünür
diyalektik; zıtlıkların birliğidir
Buzla ateşi, acıyla tatlıyı, soğukla sıcağı bir kılanın İlâhisidir
“Oku” malı adem-havva; gözyaşları özden göze karıştığında;
seraplar içerisinde kavrulan ruha, çöl yangınlarından bir yudum can suyu bağışlar “Leyla”…
11.02.2011/Cuma -d.m.e-

Ünümü kaybettim hükümsüzdür

Cnm mrb nbr nslsn grşrz…

Ey! Ünü, nâmı, şânı çalınmış Türk gençleri.
İlkokulda bağıra bağıra, kulak çekile çekile öğretilen “güzel yazı” derslerine ne oldu?
O kulakların yerine, cımbızla çekilen ünlü harflerimiz mi oldu?

1 Kasım 1928 Tarihinde Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk “Harf Devrimi” yapmıştı.
83 yaşında olan Devrim, çocukların maskarası mı oldu?

Ey! Türk gençliğinin evladı; bütün ünlü kişileri tanırsın,       
bütün ünlü markaların ürünlerini satın alırsın,bütün ünlü disko-bar-kulüp gezersin de 
o KORKAK yetiştirilen ellerini, 83 yaşındaki en büyük mirasının ününü çalmak için mi kullanırsın?

“Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir”.-M. Kemal Atatürk-

Ancak; Anadilimize saldıran bu dâhili ve hârici bedhahlar (hainler), dilimizden sonra neyimize saldıracaklar bilen var mı?
Dilini, canını dişine taktığın el emeğini ve dilini sana öğreten Anayı yok sayma, dil uzattırma! -d.m.e-
13.02.2011/Pazar